Endüstri 4.0 ya da Dijital Çağ dönemi bildiğimiz tüm değer önermeleri değiştiriyor. İş modelleri, süreçler dönüşüyor, eskinin kuralları geçerliliğini yitiriyor. Şu an yaşadığımız baş döndüren teknolojik değişimin sarsıntısını, yakın gelecekte başka bir şekilde yaşayacağımıza kuşku yok. Trend bunu gösteriyor.
Bu aşamada gelişimin tanımını ve neden meydana geldiğine bir bakmak gerekiyor sanıyorum. Teknoloji neden gelişiyor ya da neden sürekli yeni şeyler çıkıyor, icat ediliyor ?
Platon; İnsanın ihtiyaçları sınırsızdır ve bir ihtiyacın tatmini yeni bir ihtiyaç doğurur , demiş bundan 2500 sene evvel. Yani, ihtiyacı karşılayan şeyden elde edilen marjinal fayda azaldıkça tatmin oluşur ve bir ihtiyacın tatmini yeni bir ihtiyaç doğurur, anlamı çıkıyor buradan.
Peki şu andaki değişimler bizim tatmin olmamız sonucunda mu oluyor yoksa birleri bizi o noktaya doğru mu itiyor. Teknoloji neden bu denli hızlı gelişiyor? Bunu biraz düşünmek gerekiyor. Bence; bunu birileri istiyor ve sürekli olarak teknoloji üzerinden yeni ihtiyaçlar çıkarıyor. İhtiyacımız olmasa bile hatta ihtiyacımız olup / olmadığının farkında olmasak bile ihtiyacımız varmış algısı oluşturuluyor. Bundan sürekli başkaları kazanıyor. Çamaşır makinesini ev hanımları talep etmemiş, mühendisler çamaşır yıkamanın daha iyi bir yolunu geliştirmişler…
Bu konuya bir es verelim şimdilik.
Dünyada 3 grup insan vardır.
– 1. Grup: Teknolojiye / gelişmelere yön veriyorlar, inovatif çalışmalar yapıyorlar ve teknolojinin nereye gideceğine karar veriyorlar. Intel bir işlemci yapıyor, her cihazda kullanılıyor, ya da bir sensor geliştiriliyor tüm cep telefonlarına giriyor.
– 2.Grup: Gelişmeleri takip eden insanlar. Biraz bizim gibi teknolojiyi uzaktan takip etmeye, anlamaya, öğrenmeye çabalayan, azınlık bir grup.
– 3 Grup: Teknolojik gelişmelilerden ya da olan bitenden haberi olmayan muazzam bir kalabalık.
Birinci grubun asıl amacı gelişmeleri yapıp, 2. grup üzerinden – 3. grubun, yani gerçek pazarın ihtiyaçlarını belirlemek. Yani diyorlar ki; biz ihtiyaçları belirler, siz satın alırsınız. Düşünmenize gerek yok, sizin buna ihtiyacınız var, bunu kullanman lazım, bunu yapman lazım. Yıllar önce hayatımızda bu denli teknoloji yoktu. Şimdi teknoloji olmadan hayatımızı devam ettiremez duruma geldik. Ortada gerçekte talep yok ancak öyle bir teknolojik gelişim var ki talep kendiliğinden oluşuyor. Teknoloji geliştirenlerin amacı: Talep oluşturan pazarlama teknikleri ile tüketicilere yeni ihtiyaçlar belirlemek . Rekabet artık bu noktaya gelmiş durumda. Rekabet üründe değil, teknolojide.
Buradan şu kanıya varabiliriz sanıyorum. Bizim de 1. Gruba yani teknoloji geliştiren, inovasyon yapan ve ihtiyaç belirleyen yapıya geçmemiz gerekiyor.
Peki bu işi nasıl yapacağız, ya da gerekli kaynağı nereden bulacağız ?
Bu noktada Güney Kore modeli devreye giriyor. Bundan yıllar evvel bizimler aynı durumda iken şu an teknoloji geliştiren, inovasyon yapan ve ciddi Pazar sahibi olan bir ülke haline geldiler. Peki ne yapmışlar da bu noktaya gelmişler ? Regülasyon (Uzmanlığa odaklanma), Eğitim ve İnovasyon.
Bunun bence irdelenmesi, örnekler çıkarıp önce ülkemizde sonrada üretim endüstrisine uyarlanması gerekiyor kalkınma için. Aynı modeli işletmelerimize uyarlar ve elde edilen kaynağı doğru yere kullanırsak kalkınma gerçekleşecektir.
Geçtiğimiz gün dijital twin konusunu bir danışman arkadaşıma bahsettim ve kendisinin de bu konuyu işletmesine uyarlaması gerektiğini anlattım. Arkadaşım konuyu çok beğendi ve bana tahmini bütçesini sordu. Ben de 300/500 K gibi deyince, bütçe yok patronlar yeni arabalarını değiştirdiler dedi.
İşte sorunlardan biri burada. Üretme yeteneği yerine konfor alanına yatırım yapma. Ben sahip olayım sen şahit ol yaklaşımından kurtulmadığımız müddetçe, kalkınma gerçekleşemez. Üretimi altın yumurtlayan kaz olarak görüp, sürekli yumurtaya odaklanmak ve kazın gelişimine önem vermemek kazın bir gün ortadan kalkmasına sebep olur.
Üründen ziyade, üretim yeteneğine odaklanmamız gerekiyor. Karlı olup, yatırımları doğru yere yapmalıyız, değişmeliyiz. Çünkü değişmezsek, müşteri bizi değiştirecektir.