Değişim sürecinde hepiniz mutlaka bulunmuşsunuzdur. Bir şeylerin yapılması gerekir ya da birilerinden bir şeyleri yapmasını beklersiniz ancak bir türlü istediğiniz sonuçları elde edemezsiniz. Bu bir bakıma sizin bazı şeyleri yanlış yaptığınızı gösterebileceği gibi karşınızdaki kişilerin size karşı samimi olmamalarından da kaynaklanabilmektedir.
İletişimde bazı kelimeler vardır ki, bazı anlarda gerçek anlamları çok derinlerde yatar.
İşte size birkaç örnek;
-Ama, kelimesi. Tamamen bir direnç ve duvar örme aracıdır. Kendisinden önce başlayan kelime dizisi sizi bir an umuda doğru götürürken, ardından gelen vurucu kelimeler yumağı bir anda hayallerinizi söndürüverir.
•Yapmayı çok isterdim AMA bu akşam gitmem gerekiyor.
•Dedikleriniz doğru bir bakıma AMA birde işin şu
boyutu var.
•Yapmasına yapalım AMA …
Bunu kendiniz de test edebilirsiniz. İş yerinizde iletişim kurduğunuz kişilerden içinde -ama – kelimesi geçen ve sizin için olumlu olan kaç cümle işitiyorsunuz. Direnç gösteren ve değişime genelde kapalı olan insanlar -Ama – kelimesi kullanmadan çok zor cümle kurarlar. Deneyin ve AMA kelimesini kullanmalarına izin vermeden cümle kurmaları için onları zorlayın. Bakın sonuç ne olacak ?
-Zaten – kelimesi. Bu kelime genelde kıskançlığın ya da bir başkasının başarısı altında ezilmişliğin ortaya çıkardığı bastırılmış duyguları dolaylı olarak ortaya çıkarmaktadır. Bu kelimeyi kullanan kişiler sizin başarılı olmanızı samimi olarak istemezler. İster gibi gözükürler ve içten içe hata yapmanızı beklerler. Düşündüklerinin aksi olunca da -Zaten – ile başlayan cümleleri kurmaya başlarlar.
• Zaten biz bunu daha önce denemiştik.
• Zaten bende aynısını söylemiştim.
• Böyle olacağı en başından beri belliyi zaten.
-Yoğunum – kelimesi. Bu kelime o kadar ucuz ve düşünülmeden kullanılır ki – bazen söyleyen bile konusurken gözlerini yukarı kaydırır. İşlerini planlayamayan, zamanı etkin olarak kullanamayan ya da bir başka ifade ile kendi kusurunu gerçekte mevcut olmayan sebeplere büründürme çabasında olan kişiler bu kelimeyi çok kullanırlar. İş saatlerinde iş harici bir çok şey ile uğraşan ancak istenilen bir şeyler gecikince -Çok yoğunum… – ile başlayan kelimeler kurarak durumlarını kurtarmaya çalışırlar.
• Çok yoğunum bu aralar, o nedenle raporu yetiştiremedim.
• İşler çok yoğun bu aralar, hiçbir şeye yetişemiyoruz.
-Anlıyorum – kelimesi. Beden dili eğitimlerinde ilk önce bu öğretilir. Empati yaparak kendini karşıdaki kişinin yerine koyma kurgusu. Karşı tarafı anlasanız da anlamasanız da anladığınızı, onun o an içinde bulunduğu durumu sizde içinizde hissettiğinizi belirtmeniz gerekir empati durumlarında. Ancak bazı kişiler bunu öyle bir haleti-ruhiye ile yaparlar ki dilleri -Anlıyorum sizi – derken , gözleri ve kalbi ise -Aslında hiç de anlamıyorum hatta umurumda bile değilsin – demek istiyorlardır. İstediği sonuca, karşı tarafa olumsuz bir duygu bırakmadan ulaşmak için bu yöntemi denerler. Bu şekilde yapmaları onlara tavsiye edilmiştir, öğretilmiştir ve onlarda öyle yapmaktadırlar. Bu aslında çok nazik bir dille karşı tarafa olumsuz beyan yapmanın ilk adımıdır. Genelde -anlıyorum – kelimesinin ardından büyük olasılıkla -ama – ya da -malesef – kelimeleri ile başlayan cümleler gelir. Sonuç ise maalesef istediğiniz gibi değildir.
• Sizi çok iyi anlıyorum ancak sistem bu şekilde, yapabileceğim bir şey yok.
• Anlıyorum. Ama maalesef bana verilen talimat bu yönde.
• Demek istediğinizi anlıyorum ama ben başka bir çözüm üzerinde yoğunlaşalım düşüncesindeyim.
-Haklısınız – kelimesi. Dalkavuk dünyasının en moda kelimelerindendir. Patronları ya da bir üst yöneticileri ne söylerse söylesin, doğru – yanlış farketmez sürekli tasdik etmek için hep bu kelimeye başvurur bazı insanlar. Genelde özgüvenleri eksik ve konumlarını şirin, uzlaşmacı kişi olarak görünme politikaları ile korumaya çalışan bu tarz insanların, aslında sisteme fazlaca katkılarıda yoktur.
• Valla çok haklısınınız. Çok iyi düşünmüşsünüz.
• Haklısınız. Sizi çok iyi anlıyorum. Daha önceden bunu yapmalıydım. Atlamamam gerekirdi ama yoğunlukdan unutmuşum.
Çok güzel bir söz okumuştum bir yerde. -Gerçek dost; seni her daim tastik eden değil, sana hep doğruyu söyleyendir. –
Bu kelimeleri elbetteki hepimiz kullanıyoruz. Konuşurken, yazarken belki de en sıklıkla bu tür kelimeleri tercih ediyoruz.
Elbetteki bu kelimelerin kullanımında gerçek manada bir mahsur yoktur. Yeter ki içinde samimiyet olsun.