Malzeme bilimciler iyi bilirler kristal yapılarda bile mükemmellik olmadığını. Bir kristal kafes yapıda ortalama her 10.000 noktadan biri boştur (100ppm); yani olması gereken yerde / noktada atom yoktur.
Bu durum her ne kadar kusur olarak tanımlansa dahi gerçekte teknolojinin bu seviyeye gelmesinde bu kusurların etkisi yadsınamaz. Eğer bu kusurlar olmasaydı istenilen özelliklerde yeni malzeme tasarımlarının yapılabilmesi pek olanaklı olamazdı. Bugün kullandığımız yarı iletken ya da entegre devre/ yonga teknolojilerinin gelişmesi veya daha sert, dayanımı yüksek ve hafif malzemeler elde edilebilmesinin altındaki en temel etken kristal yapılarda bulunan atomsal seviyedeki bu kusurlardır. Malzeme tasarımcılar bu kusurlara atomsal ölçekte müdahale ederek (yabancı atomlar ilave ederek), farklı özelliklerde malzemeler tasarlayabilmekte ve bu sayede teknolojik gelişmenin ivmesini artırarak mükemmelliğe daha da yakınlaşmamıza önayak olmaktadırlar.
İmalat süreçlerimizde de aynen kristal yapılarda olduğu gibi birçok kusur mevcuttur. Süreçler arasındaki zayıf bağlar, amorf organizasyonlar ve bu kusurlar sonucunda ortaya çıkan iletişim, verim, kalite sorunları bunlara örnek gösterilebilir.
Bu aşamada, imalattaki MEGA süreçlerde operasyonel mükemmelliği elde edebilmek için malzeme biliminden feyz alınabilir. Kusurları bir fırsat olarak görüp, aynen malzeme tasarımcılarının yaptığı gibi atomsal ölçekte yani en aşağıdan yukarı doğru (NANO ölçekte) süreçleri düzenlemeye/tasarlamaya, bunu yaparken de yavaş yavaş acele etmeye ihtiyacımız var. Ancak bu sayede daha sağlam, sıkı yapılar/süreçler elde edebilir ve dönüşümü/değişimi daha sağlıklı yönetebiliriz. Aksi halde, sağlam olmayan tuğladan, güvenli bina çıkmayacağı gibi en alt süreçlerdeki kusurları ortadan kaldırmadan da büyük yapıyı değiştiremeyiz.