Kaizen | Standardı Yakalamak vs Standardı Geliştirmek

Literatürde problemin tanımı; ‘standardaki sapma’ olarak yapılır. Yani, beklenen sonuç ile gerçekleşen arasında fark var ise bu durum bir problem olarak görülür. O nedenle, süreç standardının bilinmesi KAIZEN felsefesinin esasını teşkil eder. Ohno’nun dediği gibi, “standardın olmadığı yerde Kaizen yapılamaz”.

Peki, bu konu neden önemli? 

Geçenlerde bir müşterimde oldukça güzel bir iyileştirme çalışması (kaizen) yaptık. Çok sık talep gören bir ürün ailesinin tasarımını, müşteri isteklerine/beklentilerine göre konfigure edilebilecek şekilde parametrik olarak yeniden tasarladık (parametric design). Bu sayede, müşteri isteği ne olursa olsun standart ve modüler parçalar üzerinden, yeniden tasarım yapmaya gerek kalmadan müşteri siparişini en hızlı yoldan karşılamayı amaçladık; başarılı da olduk. Malzeme çeşitliliği azaldı, yeniden tasarım süresi ortadan kalktı, üretimde standartlaşma yakalandı, maliyetler düştü, vs.,

Yapılan kaizenin sonucu oldukça etkili olsa da gerçekte GEÇ KALINMIŞ bir kaizendi! Çalışma güzeldi ancak hiç bilinmeyen bir uygulama değildi ve yeni bir şey bulmamıştık. Amacımız, literatürde yazdığı ve pek çok yerde uygulandığı gibi olması gerekeni, yani ‘standardı yapmaya/yakalamaya’ çalışmaktı (modular design and postponement). 

Yaptığımız iş elbette ki gereksiz değildi. Ancak buradan şu dersi çıkarmalıydık: Standardı, yani olması gerekeni neden ilk aşamada elde edememiştik ve bunca süre standardın altında çalışmıştık? Bir başka ifadeyle, tasarlanan yeni kurgu ürün tasarım sürecinin en başında ve çok daha önceleri bu şekilde olmalıydı.

İşte asıl mesele burada sanıyorum; ilk seferde doğruyu/standardı elde edebilmek. Bunun için özellikle ürün geliştirme sürecinde “yavaş yavaş acele ederek, sürecin başında standardı yakalamak’ gerekiyor. Ürün geliştirme sürecinin kurumsal standartlarını tanımlamak (Cooper’s model, DFMA, vs.,) ve herkesin tanımlanan standartlar (design handbook) doğrultusunda iş yapmasını sağlamak üzerine bir düşünün derim.